Nereye doğru? köşesinde bu hafta Cengiz Aktar, Türkiye’nin bulunduğu Suriye, Irak ve Libya “cepheleri”ni, Mısır’la yakınlaşma iddialarını, Yunanistan’a yönelik tehditleri, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermeyişini, Avrupa’da Rusya yanlısı aşırı sağ partilerin radikal gerileyişi hakkındaki araştırma raporunu yorumladı.
Ömer Madra: Günaydın Cengiz.
Cengiz Aktar: Günaydın. Gece deprem oldu biliyorsunuz. Geçmiş olsun diyelim ve gelelim diğer depremlere, yani savaşlara, cephelere. Irak'ın kuzeyinde aylardır devam eden bir savaş var Kışın gelmesiyle bu savaş biraz sürüncemeye girdi. Bölge bir tam bir bataklık hâlinde. Hiçbir bilgi gelmiyor. Oradaki harekatın da amacına ulaşıp ulaşmadığı konusunda koskocaman bir soru işareti var. Irak cephesi böyle.
Libya cephesinde bir takım hareketlilikler var. Libya'nın doğusunun hâkimi olan Halife Hafter Sirte'ye geldi. Sirte çok yakın Trablus'a. Herkes ya bölünme ya da tekrar iç savaşın canlanma ihtimalinden endişe ediyor. Türkiye de 2019’dan bu yana Libya'dan taraf. Libya’nın Batısında, Trablus'ta konuşlanmış bir birlik var.
Diğer cephe ise Yunanistan. Yunanistan’a karşı “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleri devam ediyor. Fakat buna mukabil Yunanistan tarafından da “Buyur gel” deniyor artık. Genelkurmay Başkanı söyledi bunu. Yeni bir uzman büyükelçi gelmek üzere Atina'ya. Deniz hukuku meselelerine bütünüyle hâkim biri. Bakalım herhangi bir değişiklik olacak mı bu sözel cephede? Fakat fosil yakıt arama meselesi önemli. Yunanistan da kendi sahalarında Amerikan şirketi Exxon Mobil’le Girit açıklarında bir şeyler buldu galiba. Orası bir kor ateş hâlinde.
Suriye cephesinde sular durulmuyor
Suriye cephesinde de muazzam bir kargaşa hâkim. Şimdilik hava saldırıları sürüyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'nın kontrolündeki hava sahasını kullanıyor Türkiye. Bu şu demek: Her iki ülke de Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve uçaklara hava sahasını açmış. Pek çok ülkeden tepki geldi ama tepkiler her zamanki gibi son derece yumuşak. “Abartmayın” deniyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendi istihbaratına ve uluslararası istihbarata göre Suriye'nin Kuzey bölgelerinde toplam 30 bin Türk askeri var. Bir de onlara ilaveten 100 bin civarında olduğu söylenen Türkiye'nin emrindeki cihatçılar var. Bir kolordu var yani. Oraya yeniden kara harekatıyla asker sokulmasına gerek yok. Bir hareketlilik de yok. Sınırdan girmek üzere olan tanklar, tüfekler de yok.
Bu savaş hâli Türkiye'nin diğer başat konusu seçimle doğrudan alakalı. Yeri gelmişken anayasanın 78. maddesini hatırlatayım: “Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerin bir yıl ertelenmesine karar verebilir. Ertelenme ortadan kalkmamışsa karardaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.” Bir de işin bu boyutu var. Bütün bu seferlerle ilgili bir millî ortak akıl oluşmuştu HDP'nin dışında. Altılı Masa’da yani muhalefet cephesinde bu konuyla ilgili tepkisizlik var.
İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyelikleri hâlâ onaylanmadı
Yine aynı bağlamda İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerinin TBMM tarafından onaylanması meselesi var. 29-30 Kasım'da Bükreş'te NATO Dışişleri Bakanları toplantısı var. Bu olağan bir toplantı ve büyük baskı var Ankara ve Budapeşte üzerinde. Çünkü bu ülkelerin üyeliklerini onaylamayan bir tek ikisi kaldı. Bu konuda artık ne İsveç'in ne de Finlandiya'nın atabileceği pek bir adım yok. Zira hukuk sistemlerine aykırı Türkiye'nin talepleri. Geçen gün İsveç televizyonunda bununla ilgili önemli bir demeç yayınlandı. NATO Güvenlik Stratejileri eski Başkanı Amerikalı diplomat ve güvenlik politikaları uzmanı, İsveç televizyonunda katıldığı programda “Bugüne kadar Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliklerini onaylayan 28 ülkeyle ya topyekûn ya da ikili olarak bir anlaşma yapılabilir” dedi. Bu çok önemli. NATO'nun 5. maddesini çalıştırma taahhüdünün verilebileceğini söylemiş oldu. Beşinci maddeyi hatırlatayım: “Bir müttefike saldırı bütün diğer müttefiklere saldırı anlamına gelir.” 28 ülke hep birlikte ya da teker teker İsveç ve Finlandiya'yla imzalayabilir. Bunun önünde hiçbir engel yoktur” dendi. Böylece Macaristan ve Türkiye tamamen boşa düşürülebilir.
Özdeş Özbay: Bu iki ülke imzalamayacak yine o anlaşmaları ama…
C.A.: İmzalamasın, hiç önemli değil. Önemli olan İsveç'e ve Finlandiya'ya taahhüt verilmesi. Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık bu iki ülkeye NATO’ya başvurur başvurmaz güvenlik garantisi verdiler. Özellikle de nükleer koruma anlamında.
Hem Mısır'la hem de Suriye'yle bir yakınlaşma hikâyesi yazılmaya başlandı. Bunun, Suriye'yle nispeten eski ama şu sırada da devam eden operasyonların, Şam ile Ankara arasındaki istihbarat istişarelerinin, görüşmelerinin sonucu olduğunu söyleyenler dahi var.
Türkiye-Mısır buluşması
Mısır’la ise Doha'da buluşuldu. Sisi'yle Erdoğan el sıkıştılar. Burada öküzlerin altında buzağı arayanlar var. Türkiye'yle Mısır’ın barıştığını söylüyorlar ama hiçbir altyapısı olmayan, somut bir gerçekliğe dayanmayan iddialar bunlar. Mısır Türkiye'den o kadar çok şey talep ediyor ki. Sadece Türkiye'de bulunan ve Türkiye'de yayın yapan Müslüman Kardeşler’in engellenmesi değil, Libya'dan da çıkılması isteniyor.
Amerika'yla olan ilişkiler de buna benzer. Hava sahasının açılması meselesi Türkiye'nin Washington'la olan diğer sorunlarına bir çare olarak görülmemeli.
Avrupa'da Rusya yanlısı partiler gözden düştü
Son olarak, Pew Research Center tarafından Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında o güne kadar Rusya'yla ilişkilerini hep sıcak tutmuş hatta oradan malî olarak beslenmiş olan Avrupa'nın aşırı sağ partilerindeki Rus severliğin nasıl yerle bir olduğunu gösteren bir çalışma yayımlandı. Çok ilginç veriler var. Mesela İtalya’da şimdi hükümet ortağı olan Kuzey Ligi yani yüzde 64’ten yüzde 15’e düşmüş durumda olan Berlusconi var raporda. Bir diğer aşırı sağ parti Forza Italia. Onun da oyu da yüzde 67’den yüzde 18’e düşmüş. Fransa'da bu National Rally, yüzde 55’ten yüzde 21’e düşmüş. Neden olduğunu daha sonra konuşmalı. Polonya'daki Hukuk ve Adalet Partisi 2019’da yüzde 35 oy alırken oyları yüzde 3’e düşmüş. İspanya'daki Vox Partisi de yüzde 40’tan yüzde 12’ye gerilemiş. Belçika keza öyle. Kırklardan onlu değerlere düşen iki tane parti var. Hollanda'da bir değil iki aşırı sağ parti var. Orada da rakamlar son derece kayda değer. Birleşik Krallık'taki Nispeten yeni Reform Partisi’nde de büyük bir düşüş gözlemleniyor. Bu partilerin Rusya'yla arası bozulmuş. Çünkü Rusya’dan para alıyorlardı. Herhalde bu artık gerçekleşmeyecek.